Kapadokya’nın tarihi noktasında, pek çok kişi, klişelere ya da efsanelere dayanan gerçek dışı kurguları ele alır. Oysa Kapadokya, görkemli bir mitolojinin de ötesinde büyük bir bilim ve doğa harikasıdır. Nasıl mı?
Kapadokya tarihi kısaca hali ile bile 60 milyon yıl öncesine dayanan bir bölge olarak karşımıza çıkar. Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın lav ve küllerinin birleşimi, zamanla yağmur ve rüzgarın dokunuşuyla şekillenerek, bugünkü eşsiz ve büyüleyici manzarasını oluşturmuştur.
Tüm bunların ötesinde Antik dönem eserlerinde, M.Ö.6. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçtiği bilinir. Ancak elbette kaynaklar bunlarla sınırlı değildir fakat tüm kaynakları baştan sona ele almak da karmaşık bir süreç olabilir. Tam da bu sebeple, sizler için derlediğimiz bu yazı içerisinde; meraklı bir ziyaretçi gözüyle Kapadokya tarihçesi hususunda hem kısa hem de detaylı kısımlara yer verdik.
Hepsi ve daha fazlası için yazının devamına göz atmaya ne dersiniz?
Hadi başlayalım!
Kapadokya’nın İkonik Oluşumları: Peribacaları
Peribacaları oluşumlarının, jeolojik bir sürece dayandığını her birimiz biliyoruz fakat bu cümle, hikayenin bütününü aktarmaya yetmez. Çünkü Kapadokya’nın temelini oluşturan peribacalarının hikayesi, bölgenin etrafındaki yanardağlardan püsküren lav ve küllerin bir araya gelmesiyle başlar:
Yukarıda da adını geçirdiğimiz; Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ ise bu lav ile küllerle zenginleşen bir ortam yaratmıştır. Daha sonra, püsküren lav ve küllerin birleşmesiyle oluşan tabaka, zamanla sertleşmiş ve yumuşak tabakaların temelini oluşturmuştur. Fakat bu tabakalar hala dayanıklı değildir ve aşınmaya oldukça açıktır. Yine de, oluşan yumuşak tabakalar, milyonlarca yıl süren yağmur ve rüzgarın etkisiyle aşınmaya başlamıştır. Bu süreçte ise peribacalarını şekillendirecek olan asıl erozyon başlamıştır. Nihayet erozyonlar sonucunda ise sonucunda, peribacaları olarak bilinen benzersiz kaya oluşumları ortaya çıkmıştır.
Yine de hikayenin başlangıcının hala bütün bir hikaye etmediğini bilmeli ve Kapadokya’nın tarihçesi için Antik döneme göz atmalısınız. Hatta durun, onu da sizin için kolaylaştıralım. Alttaki başlığa göz atmaya ne dersiniz?
Antik Dönemler ve Kapadokya
Antik Kapadokya tarihini pek çok yüzyıla ve medeniyetine göre tekrar tekrar incelemeniz mümkündür. Çünkü Orta Anadolu’nun bu kısmı, kültürel olarak silinmez ve epey etkili bir maziye sahiptir. Yine de Kapadokya tarihi yerler arasında gösterilirken size yardımcı olabilecek birkaç alt başlıktan bahsedebiliriz. Bunlar;
1. Hitit Dönemi (M.Ö. 2000 – 1200):
Antik Kapadokya’nın tarihi, M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanır. Bu dönemde bölge, Hitit İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Hititler, Kapadokya’nın stratejik önemini fark ederek buraya yerleştiler ve bölgeyi kendi kültürleri ve yönetimleri altında birleştirdiler.
2. Frigya ve Pers Hakimiyeti (M.Ö. 1200-334):
Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte Kapadokya, Frigya Krallığı’nın etkisi altına girdi. Daha sonra Pers İmparatorluğu, bölgeyi ele geçirerek Kapadokya’yı Pers yönetimi altına aldı.
3. Büyük İskender ve Helenistik Dönem (M.Ö. 334-63):
Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’nu fethederek Kapadokya’yı Helenistik kültürün etkisi altına soktu. Bu dönemde, bölgedeki şehirler büyük bir kültürel ve ekonomik gelişme yaşadı.
4. Roma İmparatorluğu Dönemi (M.Ö. 63 – MS 330):
Roma İmparatorluğu, Kapadokya’yı M.Ö. 63’te ele geçirerek bölgeyi Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti haline getirdi. Bu dönemde Kapadokya, Hristiyanlığın da yayılmaya başladığı bir yer haline geldi.
Kapadokya’da Erken Hristiyanlık Dönemi
Erken Hristiyanlık, Kapadokya’da M.S. 1. yüzyılın sonlarına doğru yayılmaya başlamıştır. Bu dönemde, Aziz Pavlus ve Aziz Barnabas gibi Hristiyan misyonerler, bölgeye gelerek Hristiyanlığı yayma çabalarında bulunmuşlardır. Ki Kapadokya’nın benzersiz coğrafyası, bu sayede erken Hristiyanlık dönemi için mükemmel bir sığınak da sağlamıştır. Çünkü kayalara oyulmuş kiliseler, bu dönemin önemli yapılarından biridir ve hem inançlarını özgürce ifade edebilmek hem de ibadet edebilmek amacıyla, dönemin Hristiyanları, bu kayaların içine sıklıkla başvurmuşlardır.
Öte yandanErken Hristiyanlık Dönemi’nde Kapadokya, Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlara yönelik zulmün arttığı bir döneme de denk gelir. Bu zorlu koşullarda, Kapadokya’nın doğal mağaraları ve peri bacaları, Hristiyan toplulukları için yine bir sığınak görevi görmüştür. Bu özel yerlerde, gizli topluluklar ibadetlerini gerçekleştirmiş ve Hristiyanlık inancını yaşatmışlardır.
En benzersiz Kapadokya tarihi anıtları ise bu devirde inşa edilen yer altı şehirleridir. Bu şehirler, Hristiyan topluluklarına zulme karşı korunma ve ibadet etme imkanı sağlamıştır. Kayaların oyulmuş şehirleri, Hristiyan topluluklarının yaşadığı zorlu koşullara pratik bir çözüm sunmuştur.
Son olarak; Erken Hristiyanlık Dönemi’nin Kapadokya tarihçesine en önemli katkılarından bir diğeri ise dönemin ünlü düşünürleri ve teologları sayesindedir. Hatta bu dönemde yaşayan ve ünlü Kappadokyalı Üçlü olarak bilinen Aziz Basileios, Aziz Gregorius ve Aziz Gregorius Nissili, Hristiyan teolojisinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Yazdıkları eserler ve oluşturdukları teolojik prensipler, Hristiyan dünyasında kalıcı etkiler bırakmıştır. Ki bu eserlerden bazıları hala Kapadokya’da ve diğer bölgelerde sergilenmeye devam etmektedirler.
Osmanlı Devrinde Kapadokya
Selçuklu ve Osmanlı dönemleri, Kapadokya’nın tarihinde önemli kilometre taşları olarak öne çıkar. İşte bu ihtişamlı yolculuğun öyküsünü ise 2 farklı başlık altında kısaca özetleyebiliriz:
1. Selçuklu Dönemi (1071 – 1308):
Kapadokya, Malazgirt Meydan Muharebesi’nin ardından Selçuklu Türkeri’nin egemenliği altına girdi. Bu dönemde, Kapadokya, mimari eserleri ve kültürel etkileşimleriyle ön plana çıktı. Kayalara oyulmuş kiliseler, manastırlar ve yer altı şehirleri bu zamanlarda inşa edildi. Selçuklu mimarisinin etkisi, bölgenin dokusunu şekillendirdi.
2. Osmanlı Dönemi (1308 – 1923):
Kapadokya, Selçuklu İmparatorluğu’nun ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolüne geçti. Bu dönemde bölge, Osmanlı kültürü ve yönetimi altında daha da gelişti. Osmanlılar, Kapadokya’nın stratejik önemini fark ederek, bölgedeki yerleşim yerlerini güçlendirdi ve ticaret yollarını kontrol altına aldı.
Kapadokya’nın Modern Tarihi ve UNESCO Dünya Mirası
Kapadokya’nın modern tarihine gelindiğinde ise bölgenin 1923 yılında Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Türkiye’nin bir parçası olduğunu görmekteyiz. Bu dönemde Kapadokya’nın modernleşme süreci hızlanmış ve bölgeye altyapı yatırımları yapılmıştır. Ulaşım, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler geliştirilmiş ve böylece Kapadokya’nın yerli ve yabancı ziyaretçiler için daha erişilebilir hale gelmesi sağlanmıştır.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1985 yılında dahil edilen Kapadokya, kültürel ve doğal değerleriyle benzersiz bir yer olarak kabul edilir. Bölgedeki kilise, manastır ve diğer yapılar, Kapadokya’nın Hristiyanlık tarihinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Kapadokya’nın erken dönem Hristiyan toplulukları tarafından inşa edilen kilise ve manastırları freskleriyle ünlüdür.
Kapadokya’nın UNESCO Dünya Mirası statüsü, bölgenin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gereken bir miras olduğunu vurgular. Bu nedenle, yerel ve ulusal yetkililer, bölgenin doğal ve tarihi zenginliklerini korumak için çeşitli önlemler almışlardır. Turizm faaliyetleri, arkeolojik kazılar ve restorasyon çalışmaları, bölgenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini ve turizm potansiyelini artırmasını hedeflemektedir.